CUMHURİYET DÖNEMİ SAĞLIK POLİTİKALARI
ATATÜRK DÖNEMİ
SAĞLIK POLİTİKALARI
Kendine, inkılabın
ve inkılapçılığın çeşitli ve hayati vazifeler verdiği Türk vatandaşının sağlığı
ve sağlamlığı her zaman, üzerinde dikkatle durulacak milli meselemizdir.
Mustafa
Kemal Atatürk
Uzun
yıllar süren I. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri tüm dünyada olduğu gibi
Osmanlı Devleti’nde de büyük tahribata neden olmuştu. Savaştan önce de
süregelen bulaşıcı hastalıklar, plansız sağlık politikaları Osmanlı Devleti
için büyük sıkıntılara neden olmaktaydı. Ardından gelen Cumhuriyet Devrimi, pek
çok alanda olduğu gibi sağlık alanında da büyük sıçrayışlara neden oldu. Az
zamanda yapılan büyük işlerin başlarında da halk sağlığına önem veren yeni
sağlık politikaları oldu. Sıhhi koşulların düzeltilmesi, kuruluş mücadelesinden
sonraki süreç için hayati öneme sahipti. Öyle ki bu durum henüz Cumhuriyet dahi
ilan edilmeden Kurucu Meclisin açılmasından çok kısa bir süre sonra ‘Sıhhiye ve
Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti’ (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) adıyla yeni
bir vekâletin açılmasına
zemin hazırladı.
Vekâletin
Kuruluş Süreci ve Milli Mücadele Dönemi Faaliyetleri
Osmanlı
Devleti zamanında sağlık politikaları nezaret düzeyinde temsil edilmemekte ve
Dahiliye Nezareti bünyesinde yürütülmekteydi. Bu durumun sağlık işlerinin ikinci
derecede önem taşıdığı anlamına geldiğini söyleyebiliriz. TBMM’nin açılmasından
sonra da vekâletler
kurulurken sağlık işlerinin ayrı bir nezaretle temsil edilme önerisi sıkı
tartışmalara neden oldu. Tartışmaların kökeniyse; bazı vekillerin, yeni meclisi
Kurucu Meclis olarak görmeyip Meclis-i Mebusan’ın devamı olarak görmelerinden
ileri geliyordu. İstanbul’da aynı isimle bir nezaretin olmayışı Ankara’da da
olmaması gerektiği düşüncesi hakimdi. Ancak olağanüstü yetkilerle donatılan
yeni meclis halk hakimiyetini de ön plana çıkarmak için Osmanlı dönemi
nazırlıklarından farkını ortaya koymalıydı. Yeni kurulan kurumlara dahi önceki
isimlerden farklı özgün isimler kullanılıyordu.
İnsan
sağlığının korunması ve sürdürülebilmesine verilen önem henüz Cumhuriyet dahi
ilan edilmeden düşünülüyordu. Anadolu’da düşman işgalinden sonra devlet eliyle
yapılması beklenen işlerden biri de, sıhhi koşulların düzeltilmesine yönelik
atılacak adımlardı. Kurulacak yeni vekaletle tek çatı altında iki farklı amacı
yürütmesi düşünülmüştü: Sağlık işleri ve özellikle savaş yıllarında yetim kalan
çocuklar için sosyal yardımlar. Başta kimsesiz çocuklar olmak üzere devletin
sosyal yönünü sağlamak maksadıyla yapılacak yardımların doğrudan bir bakanlık
bünyesinde toplanması için yeni kurulacak bakanlığa Sıhhiye ve Muavenet-i
İçtimaiye Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) adı verilmesi uygun
görülmüştü. Yoğun tartışmaların sonunda 3 numaralı Büyük Millet Meclisi İcrâ Vekillerinin Süret-i İntihabına Dair
Kanun ile Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti resmen kurulmuş oldu
ve oylama sonucuna göre Dr. Adnan Adıvar ilk Sağlık Bakanı seçildi.
İlk
Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Dr. Adnan Bey ve beraberindeki küçük bir
sıhhi ekip çalışmalara başladı. Dr. Adnan Bey’in döneminde amaç, mevcut düzeni
kayıt altına alıp mevzuatlar belirlemek ve sıhhiyecileri hızlı bir şekilde
örgütleyerek cepheden gelen yaralıların tedavisine öncelik verilmesi oldu. Fakat
sağlık alanında temellerin atılmasından sonra asıl sıçrayış Dr. Adnan Bey’den
sonra göreve gelen Dr. Refik Saydam dönemlerinde oldu.
Bandırma
Vapurundaki Tıbbiyeli
Cumhuriyet Devrimi’nin
öncülerinden Dr. Refik Saydam, Almanya’da gördüğü tıp eğitiminden Balkan
Harbi’nin başlamasıyla İstanbul’a dönmüştü. Çatalca cephesinde, askeri
birlikler arasında görülen başta kolera olmak üzere birçok bulaşıcı ve salgın
hastalıkların mücadelesine fiilen katıldı ve Hadımköy İstasyon Dağıtım Hekimliğinde
bulundu. Başarılarından ötürü 5 Ocak 1914’te Sahra Hastanelerini denetlemek
üzere Harbiye Nezareti Sağlık
Dairesi Başkanlığına vekaleten atandı. Yeni görevinde Saydam, Bakteriyoloji
Enstitüsünü örgütleyerek tifo, dizanteri, veba ve kolera gibi hastalıkların aşılarının
burada üretilmesini ve I. Dünya Savaşı boyunca ordu ihtiyaçlarının karşılanmasını
sağladı. Tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne geçti ve I. Dünya
Savaşı’nda Alman ordusunda ve Kurtuluş Savaşı’nda kullanıldı. 1919’da 9.
Kolordu Sağlık Müfettişliği Muavinliği göreviyle Mustafa Kemal Atatürk’ün
yanında Samsun’a çıktı.
Mustafa
Kemal’in karargahı dağıtıldıktan sonra da Milli Mücadeleye katılarak Erzurum ve
Sivas Kongresi’ndeki çalışmalara katıldı. 1920 yılında TBMM’nin kuruluşunda yer
alarak Doğu Beyazıt vekili olarak meclise girdi. Kısa süre sonrada Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye
Vekâleti’nin başına geçerek Dr. Adnan Adıvar’dan sonraki ikinci Sağlık Bakanı
oldu. 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyetin de ilk Sağlık Bakanı oldu.
Sağlığın Teşkilatlanması
Cumhuriyetin
ilk yıllarında Anadolu’da kol gezen, sıtma, frengi, verem cüzam gibi
hastalıklar ve üzerine uzun yıllar süren savaşların sonucu tabip sayısındaki
azlık, işlerin ne denli zor olacağının habercisiydi. Vahim şartlarla savaşacak
bir sağlık teşkilatının olmayışı Anadolu köylüsünü bu hastalıklara yem
ediyordu. Tüm bu olumsuz şartlara rağmen bakanlık, tek odada yalnızca üç
çalışanıyla birlikte faaliyetlere başladı. Çok geçmeden işlere koyulan Dr.
Refik Saydam, ilk başta sağlık alanındaki ihtiyaçları tespit etmişti. Halka
sağlık hizmeti getirebilmek için devletin sağlık teşkilatını kurmak, hekim
sayısını arttırmak, numune hastaneleri açmak, salgın hastalıklarla mücadele
etmek ve koruyucu sağlığı tesis etmek öncelikli hedeflerdi. Kuşkusuz, tespit edilen bu
hedeflerin gerçekleşmesi ülkenin sınırlı olanakları içerisinde olasıdır ki, seneleri
alacak girişimlerdir. Türkiye Cumhuriyeti o günden sonra tüm ülke düzeyine
hizmet götürebilmek için; illerden ilçelere, ilçelerden köylere kadar sağlık
personeli atayarak ve sağlık üniteleri kurarak gerekli hizmet altyapısını
kurmaya çalışacaktır. Sağlık hizmetlerinde arzulanan amaçlara ulaşmak için
öncelikle salgın-bulaşıcı hastalıklara karşı savaşmak ve ülke çapında sağlık
hizmetlerini örgütlemek birincil vazife olmuştur. Salgın hastalıkların
önlenmesi için salgın hastalıklarla mücadele dernekleri kuruldu. Bunlardan en
ünlüsü bugün hala faaliyetlerine devam eden Verem Savaş Derneği’dir. Salgın
hastalıklar için bu dernekler, salgınların bitirilmesinde başrol oynadı. Askeri
tabip olduğu yıllarda cephede gördüğü salgınlar, devrimci bir subay ve hekim
olan Refik Saydam’a bu mücadelenin önemini kavratmıştı ve çözüm üretmesiyle
başarılı olmasını sağlamıştı. Koruyucu sağlık hizmetleri adı verilen
uygulamaları hayata geçirmek için 1928 yılında Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kurdu.
Ardından 1930 yılında bugün hala bazı maddeleri geçerli olan Hıfzıssıhha kanunu
çıkartıldı. Uygulamadadaki amaç,
hastalar henüz tedaviye ihtiyaç kalmadan koruyucu tedbirlerin alınmasıydı.
Hastalıkların önlenmesiyle halkın yaşam niteliği arttırılacaktı.
Başarılarının en önemli etkenlerinden biriyse kırsal kesim nüfusunun çok
olmasından ve köylerde kötü koşullarda yaşayan vatandaşların sağlıkları için
‘Seyyar Tabipler’ yaratarak köy köy dolaştırılması oldu.
Cumhuriyet’in
Sağlığı
Cumhuriyetle birlikte her türlü alanda
bir bütün olarak toplumsal bir devrim gerçekleşmişti. Bu süreçten sağlık
sistemleri de büyük pay almıştı. İnsan sağlığıyla ilgili çağdaş görüş ve
hizmetler Cumhuriyet Devrimi’yle birlikte ülkemize yerleşmiştir. Bu konuda
Atatürk’ün öncülüğü ve yönlendiriciliği, bugünlerin sağlık sistemlerinin sağlam
temelleri oldu. Şüphesiz ki bu sürecin mimarlarının başındaysa Dr. Refik Saydam
bulunmaktaydı. Öyle ki salgın hastalıklarla verilen mücadelenin başarıyla
sonuçlanmasıyla birçok ülkede görülmemiş dünyanın en modern sağlık
programlarından biri haline geldi. Cumhuriyet yönetimi öncelikle halkın
genelini ilgilendiren sağlık sorunlarının üzerine gitmiş, koruyucu sağlık
hizmetlerini öncelikle ele almış ve her vatandaş tarafından erişilebilecek
şekilde bir sağlık hizmeti kurmaya çalışmıştı. Kurucu Meclisin açılmasıyla
başlayan sağlık atılımları, çıkarılan mevzuatlar ve planlı teşkilatlanma,
korona virüsüyle mücadele ettiğimiz şu günlerde dahi önemini ön plana
çıkarmıştır. Bugün halka sunulan sağlık hizmetleri şüphesiz Cumhuriyetin sağlam
temellerine dayanmaktadır.
ÖMER ERDEM
HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ
Kaynakça
· Alper Tunga KÖKCÜa,b a 3. Jandarma Eğitim Tabur Komutanlığı Birinci Basamak Muayene Merkezi, b Tıp Tarihi ve Etik AD, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çanakkale
· Kökcü, A.T., “Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Sağlık Politikaları”, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği, Hukuku, Tarihi Dergisi, 2014;22(3):98-105
· Sağlık Bakanlığı Tarihçesi, Sağlık Bakanlığı internet sitesi, https://www.saglik.gov.tr/TR,11492/tarihce.html (Erişim Tarihi: 21.06.2018)
· Aydın, E., “Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluş Yıllarında Sağlık Hizmetleri”, Ankara Eczacılık Fakültesi Dergisi, 2002,31(3):183-192.
Yorumlar
Yorum Gönder